27 Aralık 2015 Pazar

MİMARİDE GÜN IŞIĞI

Mimar kütlelerin ve boşlukların boyutlarını kesinleştirebilir, binanın ne tarafa doğru yölendirileceğini tayin edebilir, yapı malzemelerini ve onları kullanış şekillerini belirleyebilir.
Tek kontrol edemediği gün ışığıdır. Gün ışığı sabahtan akşama günden güne hem yoğunluk hem renk bakımından farklılıklar göstererir. Böylesine kaprisli bir faktörle nasıl çalışır ? 

-Mimarinin yaşanmasıında ışık önemli bir rol oynar.

KENDİMİZİ, AYDINLATMA AÇISINDAN GRUPLANDIRABİLECEĞİMİZ ÜÇ TİP  MEKANLA SINIRLAYACAĞIZ


  1. Aydınlık açık mekan
  2. tepeden ışık alan mekan
  3. yan taraftan ışık alan (tipik) mekan


-Bir şeyi yeterince iyi göremezsek daha fazla ışık isteriz Oysa çoğu zaman bunun yeterli olmadığını görürüz. çünkü ışığın niceliğinde çok niteliği önemlidir.

-Eğer aydınlatılan cisim ,ışık yandan gelecek şekilde döndürülürse , hem üç boyutluluk hem de dokusal etki açısından iyi bir izlenim veren bir nokta bulunabilir.


  Tepeden aydınlatılan ve geri kalan kısmı tümüyle kapalı bir iç mekanın en güzel örneği Roma'daki Pantheon'dur


pantheon un bu muhteşem iç mekanı başka yapılarda farklı boyutlarda kopya edilmiştir. Fakat bu kopyalarda, özellikle tepedeki açıklık genişletildiğinde ya da duvara yeni açıklıklar eklendiğinde mekandaki tüm denge ve uyum bozulmuştur.


 Modern mimarların en sık karşılaştığı problemlerden biri de geniş bir mekanın değişik kısımlarının iyi ve eşit şekilde aydınlatılmasıdır. Yandan aydınlatma tek başına iyi bir sonuç vermez, çünkü böyle gelen ışık mekanın içine fazla nüfuz etmez. Çözüm, odanın her bölümünü kusursuz şekilde aydınlatan şed çatılardır.

Yandan aydınlatma yönteminin en önemli örneği eski Hollanda evleridir. Hollanda'da toprağın özel fiziksel şartları alışılmışın dışında bir yapı türünün doğmasına sebep olmuştur. Yaşama mekanına yeterli ışığın girmesini sağlamak amacıyla kalkan duvarın alt kısmına birçok büyük pencere yerleştirilmişti. Yan duvarlar komşu evlerle paylaşıldığı için onlarda açıklık yapılamazdı. Bu yüzden ışık sadece ön ve arka cephelerden giriyordu.
 
-bazı şehirlerde evlerin üst katlarının sokağa doğru genişlemesi toprağın ne kadar pahalı olduğunu açıkça gösterir.

16 yydan kalma evler, Hollanda.Geniş pencere yüzeyleri üstte sabit camlardan, altta ise  ağaç kepenklerinden oluşmuştur.




modern mimarların sık sık karşılaştığı problemlerden biri de geniş bir mekanın değişik kısımlarının iyi ve eşit şekilde aydınlatılmasdır. Dam penceresi kullanmak o kadar iyi değildir. tepeden gelen ışık dağınık olduğu için biçimleri ve dokuları açık ve kolayca görebilmek için gereken gölgeleri yaratamaz . daha iyi olmasına rağmen yandan aydınlatma da tek başına tatmin edici bir sonuç vermez ,çünkü böyle gelen ışık mekanın içine fazla nüfuz etmez . çözüm, odanın her bölümünü kusursuz şekilde aydınlatan ŞED çatılar.

belirgin yoğunlukta bir ışık, yani tek ya da bir kaç kaynaktan çıkarak aynı yönde düşen ışık, biçim ve dokuyu en iyi gösterir. Aynı zamanda odanın kapalı bir bütün olma özelliğini daha belirgineştirir. Işık tek başına , çevresi kapalı bir hacim etkisi yaratabilir.

Kapalılık yerine açıklık etkisi yaratmak istiyorsanız, yoğun ışık kullanamazsınız. Frank Lloyd Wright, daha mesleğinin başında bunu fark etmişti.



Le Corbusier: Ronchamps'taki Kilise




Günümüzde bir çok evde herhangi bir sanatsal amacı olmadan her yönden gelen ışık, karışık bir kamaşma oluşturmaktan başka bir işe yaramaz.

Ronchamp ta dolaylı aydınlatmaya dayanan ve mantıktan çok, duygulara hitap eden loş bir iç mekan oluşturmuştur.biçimler hiç bir zaman belirginleşmez.
Bu olağan üstü tapınakta Le Courbiser mimariye yeni bir katkıda bulunmuş ve gün ışığının sanatçılar için ne kadar üstün bir ifade aracı olduğunu çarpıcı bir şekilde göstermiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder